Pazar, 11 Ocak 2009 21:03

Otobüs İşletmecileri Hayra (Mı) Çalışıyor?

Öğeyi Oyla
(0 oy)
Otobüs işletmeciliği babadan oğula geçen bir meslekti. Ancak böyle giderse bundan böyle olamayacak. İşini ciddiye alıp profesyonel yönetim izlenmediğinde, otobüs işletmelerinin hayatlarını sürdürmesi her geçen gün daha zorlaşacak. Türkiye’de otobüs işletmeciliği yapanların ilk önce kurumsallaşması ve yatırımlarının karşılığını alıp almadıklarını ciddi olarak hesap etmesi gerekiyor. Zira yatırdığı paranın karşılığını almayan şirketler, adeta bir serap görüyor ve sonunda sarsıntıyla uyandıklarında iş işten geçmiş oluyor.
Enflasyonun %80-85 olduğu yıllarda otobüs bir yatırım aracı olarak görülüyordu. Otobüs alınıyor, borcu iki üç yılda ödeniyor, borç ödeme süresinde dişler sıkılıyor, gelen paraya dokunulmuyor, borç bitince de otobüs satılıyor ve ikinci el değeri de elde kâr olarak kalıyordu. Sonra kazanılan bu para yeni bir otobüs için peşinat olarak ödeniyor ve süreç tekrar başlıyordu. Bu oyunun vazgeçilmez baş aktörleri olan bireysel otobüsçülerdi. Ancak bugünlerde bir çok bireysel otobüsçü, içinde bulunduğu su yavaş yavaş ısıtıldığı için ne olduğunu anlamayan kurbağa gibi yok olmakla karşı karşıya kaldı. Bunun ana nedeni; geçen bu süreç içerisinde bir taraftan borcu ödemeye çalışırken, diğer taraftan da başta akaryakıt olmak üzere, diğer masrafları karşılamaya çalışırken yaptıkları işin temelinde yatan “para kazanma” gerçeğini atladılar. Kendileri için değil başkaları için çalıştılar ve kendilerini yeterince geliştirme fırsatı bulamadılar.
General Electric’in efsanevi CEO’su Jack Welch “Etrafınızdaki dünya, sizden hızlı dönüyorsa sonunuz yakındır” demişti. İşte otobüsçü, ticareti kuralına göre oynayamadı ve yok olmakla burun buruna geldi.
Peki durum bu kadar kötü mü? Bunun bir çıkışı yok mu?
Tabi ki her denklemin bir çözümü vardır. Dolayısıyla bu sorunun da bir çözümü vardır.
Son zamanlarda otobüs sektörü havayolu şirketleriyle ciddi bir rekabet içindedir. Havayolu şirketleri uzun tecrübelerini kullanarak stratejiler oluşturmakta ve oluşturdukları stratejiye paralel olarak hareket etmektedirler. Bunun sonucunda hava yollarının koltuk kapasitesi son beş yılda %60 artarken taşınan yolcu adedi 3,7 kat artmıştır.
Rakamlardan görüleceği gibi havayolu ve otobüs şirketleri arasındaki rekabet ciddi boyutlara yükselmektedir. Bu rekabet ortamında çözüm hesaba hakim olmaktan, gelen ile giden para arasındaki dengeyi kurmaktan ve nakit akışını düzenlemekten geçiyor.
Gelen parayı dengeli arttırmanın en kritik unsuru otobüslerin sefere %100 dolu olarak çıkmasının sağlanması. Bugünlerde sektördeki bir çok kişi hesaplarını %35 doluluk oranına göre yapıyor. Bu yanlış bırakılmadığında, sektörün bir çıkış yakalamasını beklemek iyi niyetli bir yaklaşımdan başka bir şey olmayacaktır.
%100 doluluğun ilk şartı buna inanmaktır. İnsanın inanmadığı bir şeyi yapması doğasına aykırıdır. Dolayısıyla inanıp, buna göre strateji geliştirmek ilk adımdır. Strateji yaparken atlanan en önemli işlerin başında, yolcuya beklentisinin üzerinde hizmet vaat edip sonra bunu karşılayamamak yatmaktadır. Eğer müşteriye ne yapacağı söylenip verilen söz yerine getirilirse müşteri memnuniyeti kolaylıkla sağlanacaktır. Bunun için öncelikle maliyetin ve başa baş noktasının hesap edilmesi gerekir. Bunlar hesap edildikten sonra indirimli fiyat ile önceden bilet satışı gerçekleştirilir ve masraflar çıkarılır. Daha sonra sefer saatine yakın gelen yolculardan alınan daha yüksek fiyat ile kâr yaratılır. Yani önce gelen ucuz bilet alır, sonra gelen de yer bulduğu için kendini şanslı sayar.
Ancak bu sistemin işlemesi için masraflar mercek altında incelenmelidir. Otobüsçülükte en büyük para otobüsün kendisine gider. Her biri neredeyse bir fabrika değerindeki araç detaylı gelir-gider hesabı yapılmadan alınır-satılır. Pazarda bir de “Peron Otobüsü” diye bir tanım vardır ki bundan aslında herkes müştekidir. “Peron Otobüsü” bütçesi yüksek bir bedel ödemeye hazır olmayan yolcunun beklentisini yükseltir. Yükselen bu beklenti sağlanmadığında da yolcu bir sonraki yolculuğunda daha az para ödeme arayışı içine girer. Bu kısır döngüyü kırmak için otobüse ödenen bedelin biletin maliyetine etkisi çok iyi hesap edilmelidir. Çok para ödenerek alınan otobüs, yolcu beklentilerini yükselteceği için aslında para kazandırmaz, cepteki paranın yok olmasına neden olur.
Otobüs işletmecisinin para kazanması için yolcusuna vaadini tespit etmesi ve “desinler diye” yatırım yapma döneminin bitmesi gerekmektedir. Sektördeki “Peron Otobüsü” tanımının artık literatürden çıkarılmasının zamanı gelmiştir. Pazarlamanın temelinde “vaadini tanımla ve sun” geldiğine göre işletmeciler para kazanmaları gerektiğini unutmadan herkes gibi hareket etmekten vazgeçmeli, kendi yollarını çizmeli ve işine uygun otobüsü satın almalıdırlar. Atalarımız yıllar önce “Ayağını yorganına göre uzat” diye boşuna söylemişler. Ayağını yorganına göre uzatmayan işletmelerin bugünlerde ortalıkta hasta olarak dolaştığına şahit oluyoruz.
Sonuç olarak; otobüs işletmecisinin başarılı olması için öncelikle bir durum değerlendirmesi yapması; önümüzdeki dönem için müşteriye vaadini ve buna uygun stratejisini belirlemesi gerekiyor. Bunu yapmadığı takdirde, babadan çocuklara intikal eden işletmeler yerlerini, hesaplı hareket eden şirketlere bırakmaya başlayacaklar. Para kazanmadan iş yapmak hayır kurumlarına mahsus olduğuna göre, işletmesinin kâr edip bir sonraki jenerasyona miras bırakmak isteyen işletmeciler bundan böyle “desinler diye” yatırım yapmaktan kaçınmalı, minimum yatırımla maksimum gelir etmenin yollarını bulmalıdır. Sektördeki işletmeler oyuncu olmaktan çıkmalı, kendi oyunlarını yazıp sahneye koyacak kurumsal alt yapılarını en kısa sürede oluşturmalıdır. Ayrıca kurumsallaşma bilgisinin tedavi edici hap olmadığını anlamalı, kurumsallaşmanın uygulanarak hayata geçirileceğini kavrayıp çok çalışmalıdır.
Okunma 2517 defa

Yorum Ekle

Arama

Ayhan Dayoğlu’nun “Potansiyelini Kullan / Servis Yöneticisinin Başarı Rehberi” isimli kitabı OYDER (Otomotiv Yetkili Satıcılar Derneği) tarafından yayınlandı.

Potansiyelini Kullan Yayınlandı

Son Eklenen Video

Son Haberler